YARGITAY
20.Hukuk Dairesi
Esas: 2016/ 13049
Karar: 2018 / 7497
Karar Tarihi: 26.11.2018
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili ile davalı Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı … ve diğerleri vekili tarafından, davalı Hazine aleyhine 30/10/2008 gününde verilen dilekçe ile mirasbırakanları …’nun…Tapu Sicil Müdürlüğü’nde kayıtlı toplam 231.840 m2 yüzölçümündeki 56 ve 57 pafta 7 ada 2 parsel sayılı taşınmazda 104.604/1.957.104 ve 830/1.957.104 pay karşılığı 12.489,31 m2 yer sahibiyken, göçmenlere taşınmaz dağıtılması nedeniyle taşınmazın ifraz edilerek 25.03.1968 gün ve 991 sayılı yevmiye ile tapu kaydı kapatılıp…Tapu Sicil Müdürlüğü’ne devredildiğini,…Tapu Sicil Müdürlüğü’nce oluşturulan 6 tane yeni parselde toplam 12.489,31 m2 yer verilmesi gerekirken, 7.737,22 m2 yer verildiğini, oluşturulan diğer parsellerden pay verilmediğini, eksik verilen yeri 4.752,09 m2 olarak belirlediklerini ancak, daha fazla olabileceğini belirterek, uğradıkları zararın Medeni Kanunun 1007. maddesi gereğince ödetilmesini istemişlerdir.
Davacı … … ve … tarafından 24/07/2009 ve davacı … vekili tarafından 30/10/2008 tarihinde açılan tazminat istemli davalar eldeki dava ile birleştirilmiştir.
Davalı ise, zararın doğmasına neden olduğu ileri sürülen 25.03.1968 günlü işlem nedeniyle 30.10.2008 günlü dilekçeyle açılan davanın zamanaşımı nedeniyle ve esas yönden reddedilmesi gerektiğini savunmuştur.
Yerel mahkemece,…Tapu Sicil Müdürlüğü’ne kayıtlı olan taşınmazın bu sicildeki kaydının 25.03.1968 günlü işlem ile kapatılarak…Tapu Sicil Müdürlüğü’ne yeniden kaydedildiği,…Tapu Sicil Müdürlüğü’ne kaydı yapılan taşınmazın ifraz gördüğü, kaydın kapatılması ve ifraz işlemi üzerinden geçen süreye ve davanın açıldığı tarihe göre davanın zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle istem reddedilmiş; karar, davacılar tarafından temyiz olunmuştur.
Temyiz incelemesi sonunda hüküm Borçlar Kanunu’ndaki kısa ve uzun zamanaşımı sürelerine değinilerek bir yıllık kısa zamanaşımı süresinin zararın varlığını ve zarar göreni öğrenmeden itibaren başlayacağı, somut olayda bu zamanaşımı süresinin başlangıcının belirlenmesi açısından tapu kayıtları üzerinden bilirkişi incelemesi yaptırılarak davacıların miras bırakanlarından kalan taşınmaz kaydını üzerlerine geçirip geçirmedikleri veya tapuda başkaca bir işlem yapıp yapmadıklarının araştırılarak varılacak sonuca göre zamanaşımının değerlendirilmesi gerektiği gerekçesiyle Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 12/07/2011 gün ve 2011/7205 E. – 2011/8239 K. sayılı ilamı ile bozulmuştur.
Süresi içinde davalı vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 08/12/2011 gün ve 2011/13221 E. – 2011/13187 K. sayılı ilamı ile “önceki bozma kararında Borçlar Kanunu’ndaki zamanaşımına ilişkin genel düzenlemeden bahsedilmiş olup somut olay itibarıyla zamanaşımı yerleşik yargı içtihatlarında olduğu gibi zararı ve zarar vereni öğrenmeden itibaren bir yıldır. Ne var ki, bu bir yılın başlangıcı sadece davayı açan ve mirasçı olan davacılar yönünden değil, 03/05/1976 tarihinde ölen mirasbırakan yönünden de araştırılmalıdır. Şu durumda gerek davacılar gerek mirasbırakanları yönünden tapu kaydının eksik miktarla oluşturulduğuna dair işlemin öğrenilme tarihi tüm tapu kayıtları değerlendirilerek yapılacak inceleme ile belirlenmek üzere miras bırakan yönünden de bu araştırmanın yapılması gerektiğinden, kararın bozulması gerekirse de bu yönde bozma yapılmamış bulunduğundan davalının karar düzeltme istemi HUMK’nun 440-442. maddeleri uyarınca kabul edilmeli, önceki bozma ilamına yukarıda gösterilen nedenlerle ekleme yapılarak karar gösterilen nedenlerle de bozulmalıdır.” denilerek davalının karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairenin bozma kararına ekleme yapılarak bozulmasına karar verilmiştir.
Bozma ilamına uyulması sonrasında davacı vekili 16/10/2014 tarihinde harçlandırdığı ıslah dilekçesi ile asıl davadaki maddi tazminat talebini 1.879.630 TL’ye, davacı … … ve … tarafından açılan davadaki maddi tazminat talebini 163.440 TL’ye, davacı … vekili tarafından açılan davadaki maddi tazminat talebini 408.610 TL ‘ye yükselterek, dava tarihlerinden itibaren faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulü ile,
Davacı … mirasçıları dahili davacılar İfran … için 179.610 TL, İhsan … için 179.610 TL tazminatın dava tarihi olan 30-10-2008 tarihinden,
Davacılar … (Özcan) için 71.850 TL, Ulviye … (Özcan ) için 71.850 TL tazminatın dava tarihi olan 24-07-2009 tarihinden,
Davacılar … (…) için 359.219 TL, … için 71.850 TL, … için 71.850 TL, … için 71.850 TL, … (Köksar) için 179.610 TL, … (Köksar) için 179.610 TL, … için 89.805 TL, … için 89.805 TL, … için 17.965 TL, … (Altınay) için 35.925 TL, … için 35.925 TL, davalı … mirasçıları dahili davacılar … için 11.226 TL, … için 11.226 TL, davacı … (…) için 33.680 TL, davacı … için 33.680 TL, davacı … (Gürsel) mirasçıları dahili davacılar … için 14.960 TL, … için 14.960 TL, … için 14.960 TL, …için 4.987 TL, …için 4.987 TL, Taylan … için 4.987 TL, davacılar … için 59.840 TL, … için 59.840 TL, … için 14.960 TL, … için 44.880 TL, … için 59.840 TL tazminatın dava tarihi olan 30-10-2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak adı geçen davacılara verilmesine,
Davalı … için belirlenen 59.840 TL tazminatın dava tarihi olan 30-10-2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak, …’e ait veraset ilamında belirtilen hisseleri oranında dahili davacılar …’e verilmesine, davacıların fazlaya ilişkin taleplerinin reddine karar verilmiş, hüküm dosya taraflarınca temyiz edilmiştir.
Dava, 4721 sayılı TMK’nın 1007. maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile kararda belirtilen tazminat miktarlarının davacılara ödenmesine karar verilmesi doğru olmamıştır. Şöyle ki, hukuksal dayanağını kusursuz sorumluluktan alan ve kusura değil tehlike prensibine göre düzenlenen 4721 sayılı TMK’nın 1007. maddesindeki düzenlemenin, 6098 sayılı Borçlar Kanununun 49 ve devamı maddelerinde (818 sayılı eski Borçlar Kanununun 41 ve devamı maddelerinde) düzenlenen haksız fiil sorumluluğu ile ilgisiz bir sorumluluk şekli olduğu tartışmasızdır. Bu nedenle, haksız fiil sorumluğu için öngörülmüş olan 6098 sayılı Borçlar Kanununun 72. maddesinde düzenlenen ve öğrenme tarihinden başlayan 2 yıllık (818 sayılı Kanunun 66. maddesinde düzenlenen ve öğrenme tarihinden başlayan bir yıllık) zamanaşımı süresini, 4721 sayılı TMK’nın 1007. maddesine göre açılacak davalara kıyas yoluyla uygulama olanağı yoktur. Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile kararda belirtilen tazminat miktarlarının davacılara ödenmesine karar verilmesi doğru olmamıştır. Şöyle ki, hukuksal dayanağını kusursuz sorumluluktan alan ve kusura değil tehlike prensibine göre düzenlenen 4721 sayılı TMK’nın 1007. maddesindeki düzenlemenin, 6098 sayılı Borçlar Kanununun 49 ve devamı maddelerinde (818 sayılı eski Borçlar Kanununun 41 ve devamı maddelerinde) düzenlenen haksız fiil sorumluluğu ile ilgisiz bir sorumluluk şekli olduğu tartışmasızdır. Bu nedenle, haksız fiil sorumluğu için öngörülmüş olan 6098 sayılı Borçlar Kanununun 72. maddesinde düzenlenen ve öğrenme tarihinden başlayan 2 yıllık (818 sayılı Kanunun 66. maddesinde düzenlenen ve öğrenme tarihinden başlayan bir yıllık) zamanaşımı süresini, 4721 sayılı TMK’nın 1007. maddesine göre açılacak davalara kıyas yoluyla uygulama olanağı yoktur.
Hemen belirtilmelidir ki, TMK’nın 1007. maddesinde düzenlenen tapu sicilinin tutulmasından doğan zararlardan dolayı açılacak davalar için kanunda özel bir zamanaşımı süresi öngörülmemiştir. Ancak, 6098 sayılı Borçlar Kanununun 146. maddesindeki, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, her alacak on yıllık zamanaşımına tabidir.” şeklindeki kanuni düzenlemenin bir gereği olarak uygulama ve öğretide kanunen özel bir zamanaşımı süresi öngörülmeyen alacak veya tazminat davaları 10 yıllık genel zamanaşımına tâbi tutulmuştur. Bu nedenle, eldeki davada tapu sicilinin tutulmasından doğduğu iddia edilen zararın tazmini istendiğine ve bu tazmini alacakla ilgili kanunda aksine bir hüküm bulunmadığına göre, bu zarar alacağının da, 6098 sayılı BK’nın 146. maddesinde öngörülen 10 yıllık genel zamanaşımı süresine tâbi olduğunun kabulü gerekir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; doğduğu iddia edilen zarar, davacıların mirasbırakanları …’nun 08/09/1956 günlü 1886 yevmiye numaralı işlemle 830/1.957.104 payı satın aldığı ve 04/08/1965 günlü 2514 yevmiye numaralı işlemle 104.600/1.957.104 payı ipka suretiyle muris adına tescil edilen…ilçesi, Üçşehitler mahallesi 7 ada 2 parsel sayılı taşınmazın 2510 sayılı İskan Kanunu’nun 23. maddesi kapsamında Bulgaristan göçmenlerine tapu verilmesi çalışmaları neticesinde ifraz işlemlerine tabi tutularak 25/03/1968 tarih 991 yevmiye ile kütük sayfasının kapatılması ile ortaya çıkmıştır. Davacılar, murisinin taşınmazda sahip olduğu pay karşılığı 12.489,31 m2 yer sahibiyken, göçmenlere taşınmaz dağıtılması nedeniyle taşınmazın ifrazı ile oluşturulan 6 tane yeni parselde toplam 12.489,31 m2 yer verilmesi gerekirken, 7.737,22 m2 yer verildiği, eksik verilen yeri 4.752,09 m2 olarak belirlediklerini ancak, daha fazla olabileceğini belirterek, uğradıkları zararın Medeni Kanunun 1007. maddesi gereğince ödetilmesini istemişlerdir. Bozma ilamı sonrasında yapılan araştırmada yapılan ifraz sonrasında davacıların murisi ve davacılar tarafından tapuda yapılmış işlem bulunmamakta ise de ifraz işlemi 25/03/1968 tarihinde yapılmış, eldeki dava ise 30/10/2008 tarihinde yani 10 yıllık genel zamanaşımı süresinden sonra açılmıştır. Davalı Hazine süresinde zamanaşımı itirazında bulunmuştur. Bu itibarla, mahkemece değinilen hususlar gözetilerek davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmiş olması usûl ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacılar vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde iadesine 26/11/2018 günü oy birliği ile karar verildi.
Gayrimenkul Davası Avukatları : Av. Arb. Muhammet Polat İÇTEN & Av. Rozerin ARSLAN
DİYARBAKIR