Mahkemece, davacı erkeğin Türk Medeni Kanununun 166/1. Maddesine dayalı davası kabul edilerek boşanma kararı verilmiş ve bu sonuca tarafların eşit kusurlu davranışları ile ulaşıldığı kabul edilmiş ise de, toplanan delillerden, mahkemece davacı erkeğe yüklenen kusurlu davranışlardan hakaret eyleminin tanık beyanına göre takriben 2013 yılında, fiziksel şiddet eyleminin ise 2009 yılında gerçekleştiği, bu eylemlerden sonra kadının erkeği affederek en azından hoşgörüyle karşılayarak evlilik birliğine devam ettiği, af olunan ya da hoşgörü ile karşılanan eylemlerin kusur olarak yüklenemeyeceği, ayrıca kadın tanıklarının diğer anlatımlarının bir kısmı dava açıldıktan sonra ki eylemler ile bir kısmı ise zamandan ari, sebep ve saiki olmayan beyanlardan ibaret olduğu dikkate alındığında erkeğin kusurlu bir davranışının ispatlanamadığı gibi mahkemenin de kabulünde olduğu üzere sadakatsiz davranışlar içerisine giren davalı kadının boşanmaya neden olan olaylarda tamamen kusurlu olduğu anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında, mahkemece tarafların eşit kusurlu kabul edilmeleri ve bu hatalı kusur belirlemesinin sonucu olarak da erkeğin manevi tazminat (TMK m.174/1) talebinin reddine karar verilerek, boşanmaya sebebiyet veren vakıalarda tam kusurlu olan davalı kadın yararına yoksulluk nafakasına (TMK m.175) hükmolunması usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
Diyarbakır Boşanma/Velayet Davası Avukatları : Av. Rozerin ARSLAN & Av. Muhammet Polat İÇTEN